9 Ocak 2016 Cumartesi

Dalgalarda Gezinen Bir Vatan Haini


Dalgalarda gezinmek...

Aslında "İnternet'te sörf yapmak" deniyor ama dalgalarda gezinmek sözü daha doğru geliyor bana.

Denizde kendini suya bırakıp nereye, ne zaman gideceğini düşünmeden yalnızca suyun serinliğini hissetmek, yosun kokusunu, göğün maviliğini, batmakta olan güneşin solan ışıklarını yaşamak, doğanın avutan beşiğindeymiş gibi aşağı yukarı usulca sallanmak...

Bilgisayar ekranına bakarken amaçsızca oradan oraya atlamak, bulduklarının şaşkınlığını üzerinden atamadan bir başka yöne dönüvermek...

Ekrandaki yolculuk bir açıdan denizdeki gezintiye benzemiyor mu?

Ama o hızlı tempoyu, her an eklenen milyarlarca yeni bilgi parçasını, iletişimin çarpıcı ışıklarını düşününce de aşırı bir telaş yok mu İnternet gezginlerinin yaşamında? Belki bu yüzden ekran başından kalkıp kendimi gerçek dalgalara bırakmak istediğim zamanlar epey fazla. Yine de dünyanın herhangi bir yerinden olağanüstü bir insanla beklenmedik bir anda karşılaşıvermenin, onca farklılığa karşın hiç akla gelmeyecek düşünce ve duyguları paylaşmanın gerçekten ayrı bir
güzelliği var.

....

Büyük şair vatan hainliğine devam ediyormuş hâlâ...

Doğrudur, mutlaka şiirleriyle bir ışık olup ekrandan ekrana uçarak sürdürüyordur vatan hainliğini.

Evet, Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ...

Vatan çocukların üzerine bomba yağdırmaksa, ağzını açan herkese biber gazı sıkmaksa vatan, vatan onurlu bir yaşam sağlayamadığınız insanlara sadaka dağıtmaksa, vatan özgürce konuşmayı ve yazmayı en büyük suç saymaksa, vatan dünyanın en uzak köşesindeki yoksulların acılarını bile yüreğinde hisseden ozana inat kendi insanını açlıktan ölmeye terk etmeyi düşünebilmekse...

Kuşkusuz yıllarını geçirdiği hapishanenin parmaklıklarından ve sürgün yıllarının soğuk uzaklığından günümüze bakan Nazım Hikmet haykıracaktır isyan eden sesiyle ve 21. yüzyılın iletişim gücüyle:

"vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." (1)

....

Nazım Hikmet'in apayrı bir değeri, yeri vardır benim için.

Yaşadıklarının, görüşlerinin, hatta şiirlerinin bile ötesinde, tüm yazdıklarına işlemiş aşk, insan sevgisi, yaşama sevinci ve gelecek umududur beni etkileyen.

Benim için hep en yurtsever insanlardan birisi olmuştur. Onun Anadolu'daki çınar ağaçlarından Afrika'nın yoksul çöllerine, Hindistan'ın acılarından uzayın derinliklerine uzanan vatanını görebilmek insana, yaşama, doğaya, geleceğe güven duymanın en anlamlı yollarından biridir.

Bu yüzden İnternet'te dolaşırken gözüme çarpan ve buraya ayrıntılarını aktarmaya utandığım "Nazım Hikmet vatan haini miydi?" tartışmasının gerçekliğine inanmakta güçlük çektim.

Ne yazık ki yaşamlar ve düşünme biçimleri teknolojiler kadar hızlı gelişmiyor. Paylaşım ortamları, bilgiye ve düşüncelere kolay erişilebilmesi elbette çok güzel ama yeterli olmuyor. Ekonomik ve kültürel açıdan yoksul bırakılan insanlar güncel olanaklardan ve bunun sağladığı derinlikten yararlanamıyorlar, güzeli ve doğruyu getirmesi beklenen iletişim mucizesi kötülüğü ve yanlışı yaymanın da aracı olabiliyor.

Bunun sorumlusu elbette yeterli gelişme olanağı olmadan elinde bulduklarıyla kendi doğrusunu arayan sıradan insanlar değil. Belirli çıkarlar için onları istediği gibi biçimlendirip yönlendirmeye çalışan diğerleri, önemli olduğunu ve hep güçlü kalacağını sananlar.

Nazım'ın büyük bir sevgiyle "Akrep gibisin" diye seslendiği milyonların yaşam koşulları çok değişti. Ama galiba "hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!" siteminin geçerliliği sürüyor.

....

Şiir ayrı bir dünyadır. Sözle anlatmak kolay değildir.

"Delikanlım!.
Senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir."

"Sen artık
bu kitapta:
noktaları
virgülleri
satırları taşımıyorsun.
Sen artık
bu kitapta
koşmuyor
bağırmıyor
alnını kaşımıyorsun.
Sen artık
bu kitapta
yaşamıyorsun."

"Çan
çalmıyoruz.
Çan
çalmıyoruz.
Yok
salâ
veren!
Giden
o
biten
bir
şarkı değildir…"

"ve on dördümden beri şairlik ederim

kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin

hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir

otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini" (1)

diyen Nazım Hikmet'in şiirlerini okuyanların kendi yaşamları ve gelecekleri için ipuçları bulacaklarına, büyük ozanın memleketinden insan manzaralarıyla karşılaştıklarında insanı ve dünyayı başka bir coşku ve umutla seveceklerine kuşkum yok.

Kendisi olmasa bile şiirleri ışık saçmaya devam ediyor hâlâ...




1. http://www.nazimhikmet.gen.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder